Bir zamanlar şirin bir köyde, tembel bir eşek yaşarmış. Sahibi ona, Karakaçan dermiş. Yemini, suyunu eksik etmez ve ona iyi bakarmış, Fakat Karakaçan çok tembelmiş. Yük taşımak istemiyor, hayal kurmayı ise çok seviyormuş, Ormanda özgürce yaşamayı hayal eder; “Orada hiç kimse sırtıma yük vuramaz!” diye düşünürmüş. Hayvanlar arasında ise en çok aslana hayranlık duyar, onunla ilgili hikayeler dinlemekten zevk alırmış. Yalnız kalınca; “Ne olurdu, keşke bende aslan gibi olabilseydim” diye söylenirmiş.
Bir gün, sahibi ahıra bir aslan postu getirmiş. Aslan postunu görünce bizim Karakaçan’ın gözleri parlamış. “İşte beklediğim fırsat” diye düşünmüş, “Bu postun içine girip ormana kaçarsam eşeklikten kurtulur, aslan gibi yaşarım.”
Eşek aklı işte! Ormanda hiç yaşamadığı için ormanın kurallarını da bilmiyormuş,

Bir gece gizlice aslan postunu sırtına geçirmiş ve doğruca ormanın yolunu tutmuş, Sabah olunca, bütün hayvanlar ormana gelen bu acayip hayvanın başına toplanmışlar. Çok geçmeden de durumu anlamışlar. Eşek ise, ne kadar komik olduğunun farkında değilmiş. Gülüşmelere aldırmıyormuş bile. “Ben aslanım” diye bağırmış. “Kralınızın yanında gülmeye utanmıyor musunuz?”

Tilki eşeğe; “Madem aslan olduğunu söylüyorsun,” demiş, “Öyleyse, aslan gibi kükre de görelim.” Eşek başlamış; “Aiaiaai..” diye bağırmaya. Diğer hayvanlar gülmekten yerlere yatmışlar.

Bir ara, olanlara çok kızan kurt ulumaya başlamış. Onun sesini duyan Karakaçan da tabanları yağlamış. Sırtındaki aslan postunu da düşüren Karakaçan, ahırın yolunu zor bulmuş. Ve bir daha hayal kurmayacağına dair kendi kendine söz vermiş. O günden sonra, sahibinin gösterdiği işleri zevkle yapmaya başlamış.
İçinde eşek olan tüm masallar için BURAYA TIKLA