Bremen mızıkacıları veya çalgıcıları adlı bu masalımızda, efendisine yıllarca hizmet eden bir eşek, yaşlanınca kendini sokakta bulmuş. Sahibi artık onu işe yaramadığı için istemiyormuş. Eşek çaresiz düşmüş yollara. Kendi kendine şöyle düşünmüş; “Yaşlandığım için gücüm kuvvetim kalmadı. Ancak sesim hala iyi çıkıyor. Bu sesimle iş bulabilir, bundan sonraki ömrümü çalgı çalarak geçirebilirim. En iyisi, Bremen kentine gidip çalgıcı olmak.”
Eşek bu düşüncelerle yol alırken önüne bir köpek çıkmış. “Ne o, bekçi baba!” demiş köpeğe. “Düşünceli olduğun her halinden belli. Neden soluyup duruyorsun?”
“Sorma! İhtiyarlayıp da işe yaramaz duruma gelince sahibim beni kovdu.” demiş köpek,
Eşek; “İkimiz de aynı durumdayız.” demiş. “Ben Bremen kentine gidiyorum. Bando takımına girip çalgıcı olacağım. İstersen benimle gelip sen de çalgıcı olabilirsin.”
Bu teklif köpeğin çok hoşuna gitmiş, iki kafadar yola koyulmuşlar. Aradan çok geçmemiş ki bir kedi ile karşılaşmışlar. Kedinin suratından düşen bin parça imiş, Eşek sormuş; “Ne o ihtiyar palabıyık, yoksa işlerin sarpa mı sardı?”
Zavallı kedicik bir iç geçirdikten sonra anlatmış. “Artık yaşlandım. Eski gücüm kuvvetim kalmadı. Farelerin peşinde koşacağıma, sobanın arkasında pinekliyorum. Bu yüzden hanımefendi beni kovdu.”
Eşek, kediye de aynı teklifi yapmış. “Bizimle gel!” demiş. “Belli ki, müzikten anlıyorsun. Bremen kentine gidince, sen de bizim gibi çalgıcı olursun.”
Teklifi kabul eden kedi, eşek ve köpeğin arkasına düşmüş. Az gitmişler, uz gitmişler. Yolda bir horozla karşılaşıp sormuşlar, horoz da anlatmış. “Yarın hanımefendinin misafirleri gelecekmiş. Kocasına beni kesmesini söyledi, ben de kaçtım.”

Eşek; “ Vah zavallı horozcuk vaah!” demiş. “Ölümden kurtulma
na sevindim. Biz çalgıcı olmak için Bremen kentine gidiyoruz. Senin sesin de fena sayılmaz. En iyisi sen de bizimle gel.”
Horoz da guruba katılınca, dört kafadar düşmüşler yola. Bremen kenti çok uzakmış. Akşam karanlık çökünce, geceyi geçirmek için bir ormana girmişler. Eşek ve köpek bir ağacın altına uzanırken, horoz ve kedi ağacın dallarına çıkmış. Horoz uykuya dalmadan önce etrafı şöyle bir kolaçan edince, uzaklarda bir ışık görmüş. “Arkadaşlar!” demiş. “Bir ışık görüyorum. Galiba buralarda bir ev var.”
Eşek; “Öyleyse ne duruyoruz!” demiş. “Hemen kalkıp oraya gidelim.” Işığın geldiği tarafa doğru yola koyulmuşlar. Yaklaştıkça ışığın parıltısı artmış, Burası, çevrenin en azılı haydutlarının barındığı evmiş,
Diğer hayvanlardan daha büyük olan eşek pencereden bakmış. Horoz telaşla; “Çabuk söyle babacan!” demiş. “İçeride neler görüyorsun?” Eşek gördüklerini anlatmış. “Genişçe bir sofranın üzerinde türlü türlü yiyecekler, çevresinde ise keyif çatan bir sürü insan.”
Dördü de ağızlarını şapırdatıp; “Ah keşke, o sofranın başında biz olsaydık. Hemen bir plan kurup, haydutları buradan kaçırmalıyız.” demişler. Kurdukları plâna göre; eşek ön ayaklarını kaldırıp pencereye dayayacak, köpek eşeğin sırtına çıkacak, kedi köpeğin üstüne tırmanacak, horoz da uçup köpeğin tepesine konacakmış.

Dört uyanık, söyledikleri gibi yapıp şarkı söylemeye başlamış. Eşek anırıyor, köpek havlıyor, kedi miyavlıyor, horoz da ötüyormuş.
Haydutlar bu korkunç bağrışmayı duyunca çok korkmuşlar. Tam o sırada hayvanlar pencereden şangır şungur içeri dalıvermiş. Baskına uğradıklarını düşünen haydutlar son sürat ormana kaçmaya başlamış. Hemen içeri dalan dört ahbap ise sofranın başına kurulup yemeklere saldırmışlar. Yemekleri bitirince ışığı söndürüp yatmışlar. Herkes kendine uygun bir yer bulup uykuya dalmış.

Vakit gece yarısını geçince, neler olup bittiğini öğrenmek isteyen haydutlar, içlerinden birisini evlerine göndermişler. Gönderilen adam sessizliğe aldanıp içeri girmiş. Bir ateş bulup lambayı yakmak istiyormuş. Kedinin parlayan gözlerini ocakta yanan ateş zanneden adam, eline aldığı bir çöpü yakmak için uzatmış.
Kendisine yönelik bir saldırı olduğunu düşünen kedi, adamın suratına atılıp yüzünü gözünü tırmık yaralarıyla doldurmuş, Haydut kaçarken yerde yatan köpeğin kuyruğuna basmış. Köpek can havliyle adamın bacağını ısırmış. Biraz ilerideki eşek adama okkalı bir tekme savururken, bu gürültülere uyanan horoz da bağırmaya başlamış. Haydut koşarak arkadaşlarının yanına ulaşmış.

“Sormayın” demiş. “Evde korkunç bir cadı oturuyor. Uzun tırnaklarıyla suratımı tırmaladı. Kapının önündeki adamın elinde bir kama varmış, bacağıma sapladı. Bir başkası ise beni meşe sopasıyla patakladı. Daha yüksekte ise bir hakim oturuyormuş ki, getirin bana şu haydutu diye bağırıyordu.”
Haydutlar çok korktukları için bir daha o eve girmeye cesaret edememişler. Bizim çalgıcılar ise, çok sevdikleri bu evde uzun yıllar mutlu bir şekilde yaşamışlar.
İçinde eşek olan tüm masallar için BURAYA TIKLA
İçinde horoz olan tüm masallar için BURAYA TIKLA
İçinde köpek olan tüm masallar için BURAYA TIKLA