Bir çiftçi, evinin bahçesindeki ağacın altına oturmuş, sofradaki nefis tavuk kızartmasını yiyormuş. Birden arkasına bakınca, babasının içeri girmekte olduğu görmüş. Zaten az, diye düşündüğü tavuğu babasıyla paylaşmak istemediğinden, ile tabağı alıp yanındaki otların içine koymuş.
Sofraya oturan yaşlı adamın önüne ise bir parça ekmekle bir bardak su koymuş, içinden, babasının bir an önce kalkıp gitmesini isteyen adam, onunla konuşmak yerine sağa sola bakınıyor, sorularını ise geçiştiriyormuş.
Yaşlı adam, oğlunun yanında fazlalık olduğunu hissedip kalkmış. Oğlu ise, babası gidince otların arasına koyduğu tabağı aceleyle alıp masasına koymuş.
Elini uzatınca ne görsün, kızarmış tavuk yerine, kocaman bir kurbağa kendisine doğru bakmıyor mu? Çiftçi şaşkınlığını atamadan, kurbağanın sesiyle yeniden irkilmiş, “Bana bak hayırsız evlat!” demiş kurbağa. “Sen öz babandan bir tavuğu esirgedin. Oysa o, seni büyütüp bu günlere getirene kadar yemedi yedirdi, giymedi giydirdi! Bencilliğinin cezası olarak, şimdi Tanrı beni sana gönderdi. Bundan sonra bana her gün tavuk yedireceksin.”
Kurbağa bu sözleri söyledikten sonra sıçrayıp çiftçinin alnına yapışmış. Hiç kimse onu oradan indirememiş. Kendisine doğru uzatılan bir el görünce, adamın yüzünü ısırıp tırmalıyormuş. Günde üç öğün de tavuk istiyormuş. Çiftçinin hanımı işini gücünü bırakmış, bütün vaktini tavuk pişirmekle geçiriyormuş. Bir süre sonra her şeylerini satmaya başlamışlar. Çünkü kurbağaya tavuk yetiştiremiyorlarmış.
Çiftçi gittikçe fakirleşmeye başlayınca, dayanamayıp babasına gitmiş. Ellerine sarılıp özür diledikten sonra; “Sevgili babacığım!” demiş. “Ben ettim, sen etme!” Yaslı adam ise sessizce dinliyormuş oğlunu. Onun iyice akıllandığını görünce, içten içe sevinmiş.
“Sevgili yavrum!” demiş. “Bana ne yaparsan yap, sana kötülük gelmesini istemem. Dilerim kurbağa seni serbest bırakır.”
Yaşlı adamın bu sözlerinden sonra kurbağa çiftçinin yakasını bırakıp gitmiş. Çifçi ise, bir daha babasına saygıda kusur etmemiş.
İçinde kurbağa olan tüm masalları görmek için BURAYA TIKLA