Açlıktan karnı guruldayan kurt av peşindeymiş. Gerçi, onun halinde bir koyun veya semiz bir kuzu canlanıyormuş ama, günlerdir aç olduğu için, ne bulursa razı olacak durumdaymış.
Sonunda çayırda otlamakta olan bir eşek görmüş. İştahla yalanıp çevresine bakınmış. Bir çoban, ya da çoban köpeği gelmeden, eşeğin işini bitirmesi gerektiğini düşünmüş, Yavaş yavaş, hiç bir şeyin farkında olmayan zavallı eşeğin yanına yaklaşmış.
Eşekcik, karşısında birden kurdu görünce çok korkmuş. Kaçmaya kaçamaz, anırıp yardım istese, sürekli anırdığı için hiç kimse ona inanmazmış. Durumunun umutsuz olduğunu anlayan eşek, hemen bir kurnazlık düşünmüş. Arka ayaklarından birini havaya kaldırıp, sakatmış gibi numara yapmaya başlamış. Hafifçe topallıyor, acı çekiyormuş gibi inliyormuş.
Kurt dayanamayıp sormuş; “Neden topallayıp inliyorsun böyle?”
Eşek, ağlamaklı bir sesle; “Efendim!” demiş, “Kötü bir kaza geçirdim. Ayağıma koca bir diken battı. Çok uğraştığım halde bir türlü çıkaramadım. Biliyorum beni yiyeceksiniz. Kendi ölümümden çok, boğazınıza diken batmasından korkuyorum. Eğer o dikeni çıkarırsanız, hem beni bu acıdan kurtarmış, hem de dikensiz et yemiş olursunuz.”
Bir an kararsız kalan kurt, sonunda eşeğe yardım etmeye karar vermiş. Kendi kendine; “Eşek haklı…” diye düşünmüş. “Ya diken gerçekten de benim boğazıma batarsa… En iyisi, dikeni onun ayağından çıkarayım.”
Kurt, eşeğin arkasına geçip eğilmiş. Ellerini uzatmış, eşeğin ayağından tutmak üzereymiş kİ, savurduğu tekmeyi suratında bulmuş. Neye uğradığını anlayamayan kurt, bir kaç metre geriye savrulmuş ve bütün dişleri kırılmış.
Eşek köyüne doğru kaçarken, kendine gelen kurt da ormanın yolunu tutmuş.