Salyangoz akrabalarını ziyarete gidiyormuş. Yolda, orman müdürü kurtla karşılaşmış. Kurt, salyangozun ne kadar yavaş yürüdüğünü görünce, dalga geçip, “Zavallı hayvancık!” demiş, “Benim attığım bir adımı sen, bir günde gidemezsin.”
Orman müdürünün bu alaylı konuşması salyangozun gururunu incitmiş.. Ağlamaklı bir ses tonuyla; “Kendine çok güveniyorsun değil mi?” demiş, “Ama hiç belli olmaz, yarışma yapsak belki de seni geçebilirim.” Kurt kahkahalarla gülmüş. “Beni geçebilirmiş, hah hah hah!..”
Kurdun gülmesine tahammül edemeyen salyangoz; “Var mısın benimle yarışmaya?” diyerek meydan okumuş. Kurtla salyangozun konuşmalarını duyan diğer hayvanlar; “Yarışın, yarışın!” diyerek tempo tutmuşlar. Kurt bakmış ki kurtuluş yok; “Hem canım biraz da eğlenmiş olurum!” düşüncesiyle kabul etmiş. Üstelik bütün hayvanların önünde şöyle demiş; “Eğer salyangoz beni geçerse, orman müdürlüğünü ona devredeceğim.”
Akşam eve gelen salyangoz olanları hanımına anlatmış. Bayan salyangoz; “Sevgili kocacığım!” demiş, “Sen hiç üzülme. Kurda öyle bir oyun oynayacağız ki hayatı boyunca unutamıyacak. Ben şimdi yola çıkıyorum, sabaha kadar yarışın bittiği yere varırım. Siz yarışmaya başlarsınız, kurt bitiş yerine gelince beni görüp, sen olduğumu sanır. Böylece yarışı kazanırız.”
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yarış yerine giden kurt ve salyangoz yarışmaya başlamışlar. Kurt var gücüyle koşuyor, sağına soluna hiç bakmıyormuş. Bitiş noktasına gelince ne görsün? Salyangoz orada duruyormuş.
“Ben kazandım!” demiş bayan salyangoz. Kurt; “Bu sayılmaz!” diyerek itiraz etmiş. “Şimdi bir de geriye doğru koşalım, o zaman da geçersen benden hızlı koştuğunu kabul ederim.”
Geriye dönüp koşmaya başlayan kurt, başladığı noktaya varınca, salyangozun yine orada olduğunu görmüş. Aklı bu işe bir türlü ermemiş. Ama yapacak bir şeyi de yokmuş.
Anlaştıkları gibi, müdürlük görevini salyangoza devretmiş ve bir daha başkalarını küçük görmemiş.