Bir köylü kızı, sütle doldurduğu güğümünü sırtına alarak kent pazarının yolunu tutmuş. Yemyeşil ve kekik kokulu kırlarda hem gidiyor hem de hayal kuruyormuş. “Bu sütü iyi bir paraya satarsam, seksen yumurta alabilirim.” diye düşünmüş hemen. Birden gözleri ışıldamış. Daha bir dalmış bu tatlı hayale.

Keyifle söylenmeye başlamış; “Yumurtaları alıp eve getiririm. Bazılarını kuluçkaya yatırıp civcivler çıkarırım. Yirmi otuz tane civciv satsam güzel bir kuzu alırım.”

“Kuzuyu beslersem, şişman bir koyun olduğunda pazarda satarım. Koyunun parasıyla bir dana alırım. Danayı da iyi beslersem bir inek olur. O inek yeni bir dana doğurur. O dana da büyüyüp inek olur. Derken, bir sürü ineğim olur.”

Kızcağız bu düşüncelerle keyifleniyor, keyiflendikçe de hoplayıp zıplıyormuş, Hayal de olsa, bir sürü ineğe sahip olmanın verdiği gurur, adeta uçarak gitmesine sebep oluyormuş. Sütçü kız mutluluğun zirvesindeyken, ayağı birden bir taşa takılmış. Güğüm (kova) bir tarafa yuvarlanmış, kendisi diğer tarafa.

Boşalan sütle birlikte hayalleri de yitip tükenmiş. Mahzun bir şekilde evine dönerken, bu kez de, evdekilere ne diyeceğini düşünüyormuş.
