Bir gün bir tilki, yeni arkadaş olduğu leyleği yemeğe davet etmiş. Bu davet seve seve kabul eden leylek, tilkinin evine gitmiş. Tilkinin buyur ettiği sofrada basit bir çorba varmış. Üstelik tilki, düz bir tabakta ikram etmiş o yağsız tuzsuz çorbayı. Uzun gagalı leyleğimiz nasıl içsin bunu? Tabii ne varsa, hepsi tilkinin midesine inmiş.
Leylek buna çok içerlemiş ama, belli etmemiş. Tilkinin davetine teşekkür ederek ayrılmış oradan. Ama kendi kendine; “Bunun acısını bir gün çıkarırım” diyerek ant içmiş.
Aradan bir zaman geçtikten sonra bu kez, leylek tilkiyi davet etmiş. Tilki; “Hay hay! Memnuniyetle” diyerek leyleğin evine gitmiş. Üstelik leyleğe yaptığı oyunu hiç mi hiç umursamadan… Ama oyun oynama sırası leylekteymiş.
Leylek çok güzel yemekler hazırlamış. Etlerin kokusu tilkiyi mest ediyormuş. Bir an önce sofraya oturup bu nefis yemeklerden yemek için acele ediyormuş. Sonunda leyleğin buyur etmesiyle oturmuşlar sofraya. Ama tilki gördükleri karşısında, büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Çünkü yemekler, ağızları dar kavanozlardaymış. Uzun gagasıyla leylek, yemekleri bir güzel yemiş. Tilki ise kafasını kavanozlara sokamadığı için leyleği ağzı sulanarak seyretmiş.
Bunu onur meselesi yapan tilki sesini çıkarmamış. Ve başı önünde, sessizce evinin yolunu tutmuş.
EN GÜZEL ÇOCUK MASALARI VE UYKU MASALI İÇİN BURAYA TIKLA